IV. Chakra Öğretisi Işığında İnsanın Gelişim Evreleri
Evrenimizdeki herşey özel ritimlere ve çevrimlere bağlıdır. Atomların düzeyinden başlayarak, Yaratılış'taki tüm varlık şekillerini sararlar. Belirli ritim kanunları her yerde görülebilir, kalp atışı ve nefes alıp-vermede, gün ve gecenin değişiminde, mevsimlerin gelip gidişinde ve yıldızların önceden tahmin edilebilen hareketlerinde. Evreler, canlıların gelişiminde de tekrarlanır. Örneğin, bitkilerde önce filiz görünür, sonra ilk yapraklar, gonca, çiçek ve sonunda da meyve ortaya çıkar. Her zaman bir aşama sırası izlenir. O halde, maddi dünyada ruhsal bir varlık olan insanın da, aynı şekilde belirli bir sıraya göre gelişmesi mantıksaldır. İnsan varlığı yalnızca büyüyüp, beceri ve deneyim kazanmaz. Gelişimi özel zihinsel ve ruhsal evrelere bağlıdır. Belli bir özellik ya da konu, yaşamın her aşamasında aynı ağırlığa sahip değildir. Bu gerçeği daha yakından incelediğimizde, hemen farkediyoruz ki, Doğa Ana, yaşamın belli anlarında, bize o anda tamamen yerine getirilmesi gereken özel görevler veriyor. Bu görevler farklı kılıklarda görünse bile, gelişimin belirli aşamalarında, sadece optimal (en uygun) bir dereceye kadar farkına varılabilir. Örneğin, 25 yaşındayken, 5 ya da 12 yaşında yaşadığımız gelişim düzeyini yakalayamayız. Bu yüzden, bazı insanlar için "yaşam evi" çürük temeller üzerinde durur, çünkü zamanında belli deneyimler kazanılmamış ve yetenekler geliştirilmemiştir.
Burada, yaşam evrelerine ilişkin anlatılacaklar yeni olmayıp, yalnızca bir süredir kayıptı. Ne var ki, çeşitli ruhsal düşünce okullarının, insan varlığının tüm gelişimiyle ilgili öğretilerinde hala görülebiliyor. Antroposofik çevrelerde, özellikle Rudolf Steiner'ın öğretim metodlarında, bu bilgi, çocuklardaki doğal gelişim evrelerine göre uygulanıyor. Antroposofik hareketin kurucusu Rudolf Steiner'ın, konu üzerinde ayrıntılı yazıları bulunuyor. Antroposofik görüşte, insan yaşamı, her biri yedi yıllık dilimlere bölünmüş evrelerden oluşuyor. Değişik dönemler değişik niteliklerle belirir. Daha doğrusu, yaşamdaki belli zamanlarda insan varlığı belli etkilere ve deneyimlere açık olur ve bu noktada, gelişimin çok özel basamakları için yeteri kadar olgunlaşmış duruma gelir.
İlginçtir ki, bu içgörü, bizim chakra sisteminin işlevi ve amacıyla ilgili bilgilerimize tamamen uyuyor. Kök merkezden başlayarak, her yedi senede bir chakradan geçiyoruz ve söz konusu chakranın karakter özellikleri, yedi yıllık süre boyunca yaşamımızın temel özelliği oluyor. Bu yedi yıllık sürede, herbiri, kök merkezden başlayarak yedi chakraya da uyan, yedi tane birer yıllık süreye bölünür.
Kök chakranın etkisinde olan ilk yedi yıllık süreden sonra, solarpleksüs chakrasının etkili olduğu (güneş sinirağı chakrası) ikinci yedi yıllık süreye geliyor, ardarda gelen gelişim basamaklarından geçiyoruz. Her yıl, hem söz konusu yedi yıllık temel özellikle, hem de bireysel, bir yıllık özellikle belirtilebiliyor. Beş tane yedi yıllık süreden sonra az çok yaşamımızın ortasına geliyoruz ve yedi tane periyottan sonra da tüm bir evreyi tamamlamış oluyoruz. Başka bir deyişle, 50. yaş günümüzle birlikte, bu kez gelişimin "daha yüksek düzeyi" ile her şeye yeniden başlama şansını elde ediyoruz. 50. yıldan sonra bizi çok özel deneyimler bekliyor. Böylece, 98 yaşına gelmiş insanlar ikinci gelişim evresini tamamlamış oluyorlar.
Her yıl yeni bir özellik, her yedi yıl da yeni bir temel özellik bizi bekliyor. Bunlar, her şartta birbirini tamamlıyorlar. Her chakranın anlamı ve amacına ilişkin bilgiler, tek tek her yılın, gelişimimize yararlı olacak şekilde kullanılmasına yardım ediyor. Ayrıca, çocuklarımızın gelişimini daha iyi anlayıp ihtiyaçları olan ilgi ve desteği onlara ihtiyacın doğduğu zamanlarda verebilmemizi sağlıyor.
Her yedi yılda bir maddi düzeyde de bir değişim yaşanıyor. Bedenimizin her yedi yılda bir kendini yenilediği, biyolojik bir gerçek. Başka bir deyişle, tüm hücrelerimiz yedi yıl sonunda yenileriyle yer değiştiriyor ve biyolojik olarak tamamen yeni bir insan oluyoruz. Ruhsal düzlemde fazla bir değişimin olmadığına dair bir izleniminiz varsa, bunun nedeni astral bedenin hala zaman diliminin başlangıcındaki kalıplarla yüklü olmasıdır. Öte yandan, uzun bir aradan sonra ilk kez karşılaştığınız birinin çok büyük ilerleme kaydettiğini, şaşkınlık içinde farkedebilirsiniz. Yedi yıl içinde köklü bir değişim yaşamış olması muhtemeldir.
Geçtiğimiz sayfalarda, bir insanın her yıl neler yaşayabileceğini ve özellikle duyarlı olduğu etkileri gösteren özet tablolar veriyoruz. Önümüzdeki bölümde ise birçok örnek, ayrıntılarıyla açıklanacaktır.
Eski zamanlarda, yedi sayısı olgunluğu, bolluğu ve (ruhsal) mükemmelliği temsil ediyordu. Birçok kültürde kutsal bir sayıydı ve bugün bile, dini metinlerde, mitlerde ve masallarda karşımıza çıkıyor. Hafta da, yedi günlük bir evreden oluşur. Bu, varlığımızın her dönüşte yenilenen temel ritmidir. Kültür Devrimi sıralarında, Çin'in büyük lideri Mao Zedung yedi günlük haftayı on güne çıkartmayı denemişti. Fakat kısa bir süre içinde, hastalanan işçi sayısında öyle bir artış oldu ki, Çin, yedi günlük haftaya geri döndü.
Doğmadan önce bile çeşitli chakra aşamalarından geçeriz. Fakat bu gelişim ters bir yönde oluşur, yani tüm doğum öncesi evrede, enerjetik ışıklar taç chakradan geçerek dölüte akar. Üçüncü göz chakrasının gelişimini diğer chakralar takip eder ve sonunda hamileliğin bitiminde, yeni doğan insan varlığını dünyayla birleştiren ve atmosferimize girişini hazırlayan kök chakra gelişir.
Böyle kanunların doğruluğunu kabul edebilir veya etmeyebilirsiniz. Her iki durumda da, bu kanunları yöneten evrensel kuvvetleri etkileyemezsiniz. Dilediğimiz gibi kararlar almakta özgür olsak bile belirli kurallar çerçevesinde yaşıyoruz. Yani bu bilgiyi uygulamak ya da uygulamamak bize kalmış bir şey.
Dikkat: İnsan gelişiminin evreleriyle ilgili tabloları incelerken her zaman, doğum yılınızdan bir yıl önde olduğumuzu hatırlayın. Örneğin, "resmen" 24 yaşındaysanız, gerçekte 25 sinizdir; ya da 38. doğum gününüzü geçtiyseniz, gerçekte bu dünyadaki 39. yılınızdasınız.
0 yorum:
Yorum Gönder